Friday, February 26, 2010

Sushi- Mitani München


Sanırım Münih'in en lezzetli suşilerinden yedim :) Geldiğimiz ilk ay şehirde Tokyo adlı restoranda suşi denemiştim, ama pek hoşuma gitmemişti. Mitani'yi Seval'in tavsiye üzerine keşfettim, Rosenheimer Platz'da. O kadar lezzetliydi ki suşiler,küçük şirin bir yer, çalışanlar japon ve misafirlerde genelde japondu.Öğle menüsünde suşi tabağı, yeşil salata, nefis bir miso çorbası ve bir top yeşil çaylı dondurma vardı, ve sadece 8 Eur'ydu, istanbulda bu fiyata suşi yemeniz mümkün değil, tekrar gidilecekler listesine eklendi, kocacığımla en kısa zamanda inşallah :))

Münih Zoo Thalkirchen

Dün hem havanın güzel, hem de tatilimin son günlerini fırsat bilerek, uzun zamandır görmek istediğim Münih hayvanat bahcesine gittim, sabah penguenlerin beslenme saatine yetişmek için erkenden evden çıktım.Sabahın 10'u, hafta içi bir gün olmasına rağmen çok kalabalıktı, genelde çocuklu anneler ve ilkokul ögrencileri gezi amaçlı gelmişti.Aklınıza gelebilecek bütün hayvanlar vardı, aslında  biraz üzüldüm, çünkü doğal yaşama yerlerinden uzakta bulundukları için acıdım onlara. Penguen'lerle polarium'da  uzunca vakit geçirdim, izledim, o kadar tatlılar ki,flamingolar, zebralar, develer, maymunlar  aklınıza gelebilecek her tür var ve çocuklar için ne kadar eğitici, ister istemez İstanbul'la kıyasladım ve Darıca'da ki hayvanat bahçesinin bakımsızlığı geldi aklıma, ekte penguen'lerden bir resim..

Wednesday, February 24, 2010

Gönülçelen

Vee karlar eridi, bugün 13 derece sıcaklığı gördüm ve şapkasız dolaşmanın keyfini çıkardım,e tabi son tatil günlerim artık, pazartesi iş başı ve kısa mola sona eriyor. Ben kış insanı değilim, ama soğuk bir ülkede yaşıyorum ve bunu kabul ettim,güneşi görünce hemen soyunan almanları o kadar iyi anlıyorum ki artık :)
 Sabah kalktım, her zamanki gibi kahvemi hazırladım ve internette gazetelerimi okudum, ve sonra güneşli havanın keyfini çıkarıp uzun uzun yürüdüm,evimizin arkasından küçük bir dere akıyor, sincaplar zıplıyor,kuşlar ötüşüyor, diğer bir yöne doğru gittiğimde başka bir göl var, kuğular ve ördekler bir arada yüzüyor, mis gibi havayı içime çektim ve yaşasın bahar gelmiş dedim.
Markette yeni çıkmış çileklerden bir kutu aldım  ve eve gelip baharın gelmesini kutladım. Ben mevsim meyvelerini ilk yerken hep dua ederim, her mevsim  bana ayrı bir heyecan veriyor. ( Soğuk kışları mevsim olarak sayamıycam üzgünüm ), çileklerimin  yanında da J.D. Salinger'in "Catcher in the Rye" okudum, benim en sevdiğim kitaplardan biri, türkçesi Gönülçelen ( Çavdar Tarlasında Çocuklar ) İstanbul'da kalmıştı, şimdi de almanca okuyorum,hangi dilde olsun farketmiyor, harika bir roman...
Hoşgeldin bahar!!

Monday, February 22, 2010

Budapeşte

Uzun süredir yazmak istediğim bir gezi yazısı,ancak fırsat bulabildim :)
Bu sene yeni yıla Budapeşte'de girdik, cok güzel bir şehir,zaten içinden su geçen bütün şehirler beni  çok etkiliyor, ancak hava o kadar soğuktu ki, üşümeye dayanamadık ve son gün otelimize geri döndük, Avrupa şehirlerine kesinlikle baharda veya yazın gitmek gerek. Şehirde hala Osmanlı'dan izler ,türbeler ve çeşitli tarihi yapılar gözüküyor. Budapeste'de aynen Almanya'da olduğu gibi pastane ve kahve kültürü var, en eski pastanelerinden biri Gerbaud, yer zor bulduk,çok hoş bir sunumla gelen pastalarımız ve kahvemizle içimiz ısındı...

Thursday, February 18, 2010

Yeni lezzetler

 Münih'te yasamanın bir güzelliği de eski pastaneler ve iştah açıcı pastalar, tartlar ve tabiki de mis kokulu kahveler..En eski kahve markalarından  Dallmayr burada bulunuyor, ve özellikle Dallmayr Prodomo çok keyifli. Pastaneleri her haftasonu keşfetmeye devam ediyoruz, favorimiz tabiki Rischart, 120 senelik eski bir pastane, çok turist geliyor, yer bulmak zor ve bazen ayakta beklemek gerekiyor, ama değiyor :) ekteki çilekli tart oradan, tabiki, elmalı pay ve diğer pasta çeşitleri de bir harika.


Birde Theatinergasse'de butik bir pastane var, Maelu, sadece vitrini bile insanın iştahını kabartıyor, rengarenk ve çok lezzetli gözüküyor öyle değil mi ?

Wednesday, February 17, 2010

Olimpiyatlar ve Türkiye

Bildiğiniz üzere 21. Kış Olimpiyatları Vancouver'da başladı, Türkiye olarak olimpiyatlara 5 sporcu ve 16 yönetici ile katılıyormuşuz, gülsek mi ağlasak mı halimize, ne sporcu bir milletiz, spordan anladığımız futbol ve kavga maalesef, sabah birçok kanalda Almanya'nın başarılarını,madalyalarını izlerken hüzünlendim,neden Türkiye de olimpiyatlara kalabalık bir kafileyle  katılamıyor? Sporcudan fazla sayıda yönetici Kanada'ya nelerini gezdirmeye gelmişler acaba? Umarım birgün Türkiye'de de spora gereken önem verilir ve güçlü sporcular yetişir, tabiki bu ancak başarılı eğitim ile gerçekleşebilecektir.

Tuesday, February 16, 2010

J'adore tous les parfums!!


Sanırım lise yıllarından beri aynı anda kullandığım parfüm sayısı 3'ün altına düşmedi,seneler evvel bir arkadaşım bana bir kadının sadece bir kokusu olması gerektiği, böylece hep aynı kokuyla hatırlanacağını söylemişti,aslında doğru, çünkü dior  hypnotic poison  kokladığımda elgün,tresor'da annem, kenzo l'eau par'da petos,dkny'da elifçim aklıma geliyor, ama sanırım ben asla tek parfüm kullanamayacağım :)
Şu anda kullandığım parfüm sayısı 6,ruh halime göre sabah işe giderken,haftasonu ,gece çıkarken, hatta evde olsam bile sabah kalktığımda parfümümü sıkarım,aynı zamanda uzun süredir yaptığım bir parfüm şişesi koleksiyonum var, şişelerimin her biri benim için birer sanat eseri,duty free'lerde kendimi kaybederim, birsey almasam bile saatlerde parfümlerin arasında vakit geçirebiliyorum ve bir parfüm kokusu duyduğumda hangi marka ve ürün olduğunu genelde tahmin edebiliyorum.
Tabi geçmiş seneler içinde birden fazla şişe kullandığım parfümler oldu, cacharel noa, l'eau eden,davidoff cool water, yves saint laurent champs elysees gibi.., ama hicbiri evet bu benim parfümüm diyemedim.
Şu anda kullandıklarım : Jil Sander-Sun, Marc Jacobs-Daisy,Chloé,J'adore-Dior ,Alessandro dell'Aqua ve Naomi Campbell
Chloé bir harika, kocacığımın yeni yıl hediyesi,parfüm bahar ve temizlik kokuyor, fakat kesinlikle bir diğer masum çiçek kokusu değil; son derece karakterli ve etkileyici, hafif çicekli kokuları sevenlere tavsiye ederim.
P.S.  :  İpek Böceği önerisi,parfümle  3 fıs yapıyorsanız, birini saçınıza yapın :)

Friday, February 12, 2010

I love Nivea!

Bu aralar internette birçok blogu takip etme fırsatım oldu, gerçekten çok keyifli bloglar ve yazarlar keşfettim.Özellikle hepimizin ilgilendiği makyaj,moda ve kozmetik ile ilgili tecrübelerini paylaşmış birçok blogger var. Ben de bir kozmetik delisi olarak, bugün ilk güzellik yazımı paylaşmak istiyorum. Güzellik dendiğinde aklımıza gelen en eski markalardan biri tabiki NIVEA.
Annemizin, hatta büyükannelerimizin zamanına dayanan çok eski ve bende saflığı, temizliği ve yumuşaklığı çağrıştıran bir ürün.Ve şu anda Nivea'nın ülkesinde yaşıyor olmakta tam isabet sanırım.Hatta seneler evvel Elgün'le gittiğimiz Hamburg'taki Nivea evini unutamıyorum, mavi bir ev ve içi sadece Nivea ürünleri ile dolu.
Mavi kutu Nivea çocukluğumuzdan beri evimizin eksilmezi,ama benim son 1 senedir kullandığım bir üründen bahsetmek istiyorum.( tabi daha birçok ürün de var ileride bahsedeceğim ) Benim cildim karma bir yapıya sahip olsa da, kış aylarında soğuk havadan dolayı pullanma oluyor.Bir yöntem banyodan sonra Johnson Baby Oil sürmek ve tekrar suyla yıkanıp çıkmaktı, ancak yağlı histen dolayı bu yönteme devam etmedim.Ya da banyodan sonra her zaman kremlenme fırsatınız olmuyor.Ben de Nivea Natural Oil'i keşfettim,banyo esnasında kullanıyorsunuz, cildiniz pamuk gibi oluyor ve yağlı bir his bırakmıyor.Ve cildinizdeki pullanma, kuruluk hisside ortadan kalkıyor. İyi ki varsın Nivea!Geçen gün Ayşe Arman'da, Olive Farm Datça'nın bir ürününden bahsetmişti,yazın Datça'ya yolum düşerse aklımda :)

Monday, February 8, 2010

Can Yücel'den-Yaradana kurban

Soğuk bir Almanya sabahı,İstanbul'u özlüyorum gözlerim kapalı,sevgili Can Yücel'in dizelerini okuyorum defalarca,bu kadar mı keyifli,anlamlı, bazen de hüzünlü olabilir dizeler....Huzur içinde uyu sevgili Can Dede...

----------------------------------

Tırnakları uzuyor İstanbul’un
Kirli bir masmavi
Ama ne kadar yaraşıyor yarabbi
Bu tırnaklar bu deli parmaklara
Ve ortayla işaret arasında mütemâdi bir cigara
Giderek minareler oluyorlar

Yaşlı bir köprüye rastladım demin
Bir diyeceğim yok dedi martılara
Başımı döndürmeseler
Başımı döndürmeseler böyle
Ben de dedim ki Allah’a
Feriştâhın gelse yaradamaz bu güzelliği
Sen bir turistsin amcabey !

Monday, February 1, 2010

Tchibo Yeni Tema Maritime

Bugün Tchibo'nun yeni teması satışa çıkmıştı, Maritime konusu tam bizlik bu hafta, denize aşık ve mavi suların hayaliyle yaşayan bir çift olarak hem evimizde hem eşyalarımızda deniz temaları hakim, banyo havlularımız midyeli,koltuklarımız beyaz,yastıklarımız deniz fenerli gibi :)
Ekteki ikili makyaj çantası çok hoşuma gitti, hem de tatiller için birlikte çok pratik, ben de alışveriş cadısı olarak hemen aldım :) yaz gelsin artık :)) ama nerde,hele Almanya'da , Aralık'tan beri kar hiç kalkmadı,bugünde eksi 5 dereceydi, gerçi tertemiz hava ve bir kere bile üşütmedim daha :)

Rüya


                                 
2009 benim için hareketli olmasının yanı sıra oldukça gezmeli de geçti ,Almanya,Dubai,Maldives,Budapeste,Bodrum,Çeşme,Urla,  Karaburun ve her yaz olduğu gibi Bodrum derken leyleği havada gördüm :) umarım 2010'da bu şekilde geçer,göbek bağımı artık nereye attılarsa :) babaanneme çekmişim derler tabi bir de :)
Kasım ayında bitanemle 1hafta Maldivler'de kaldık,Maldivler,  Hint Okyanusunda 1.200 adadan oluşan bir devlet,Hindistan ve Sri Lanka arasında bulunuyor,adaların çoğu boş,Maldivler'de resortlar adalar ( atoller resimde) üzerine kurulmuş ve her resort genelde adanın adıyla anılıyor, halk balıkçılıkla ve otellerdeki hizmet işleriyle geçiniyor.İlk gün Muson yağmurlarına yakalandık, eger İstanbul böyle bir yağmur altında kalsaydı ne olacağını düşünmek bile istemedik, adalarda water bungalowlarda konaklanıyor ve geceleri hafif hafif sallanıyor :) Maldivler tsunamiyi hafif zararlarla atlatmış, çok fazla hasar görmemiş adalar. Küresel iklim değişiklikleri yüzünden yüzyıl içerisinde sular altında kalacağı öngörülen Maldiv halkına, Avustralya'ya sığınma hakkı verilmiş, bizde adalar sular altında kalmadan gittik, gezdik,geldik :)
Bir çok resortta "no news-no shoes" uygulaması var. (haber okumak yok, ayakkabı yok !)
Turkuaz deniz, huzur,sukunet ve keyif,lezzetli deniz ürünleriyle çok hoş bir tatil geçirdik.
Vatozlarla ve rengarenk balıklarla beraber yüzmek gerçekten rüya gibiydi,kesinlikle görülmesi gereken cennetlerden biri....

İpek böceği geri döndü :)


Blogumla ilgilenmeyeli neredeyse bir sene olmuş,hep aklımda olmasına rağmen son aylarda herhalde hayatımın en yoğun zamanını yaşadım. Kasım ayında evlendim, İstanbul'daki işimden ayrıldım ve eşimle beraber Almanya Münih'e yerleştim,anlatacak,yazacak ve paylaşacak o kadar çok şeyim varki : ) Bitanemle burada yepyeni  bir hayat kurduk ve kurmaya devam ediyoruz, Almanya benim her zaman çok sevdiğim bir ülkeydi, eğitim ve staj dolayısıyla bir süre burada yaşamıştım,kısmette temelli yerleşmek varmış : )
Blogum artık İstanbul'daki canım arkadaşlarım ve ailem içinde keyifli olacak :) Elvan'ım,bak tekrar başladım yazmaya,ama yemek tariflerime daha başlamıyorum hemen  :)
Tekrar hoşgeldim :)